Fenomen dizi Kurtlar Vadisi’nde Abdülhey karakterini canlandıran Kenan Çoban’dan futbol üzerine çarpıcı açıklamalar…
Sporla, özellikle futbolla oldukça ilgili olan Kenan Çoban, www.yazete.com’la yaptığı röportajda Trabzonsporlu olduğunu açıkladı. www.yazete.com’da bugün yayınlanan röportajda Çoban, maçları fırsat buldukça stadyumda izlediğini belirtti. Türk futbolundaki transferler üzerine çarpıcı yorumlar yapan Çoban, dünya kupasındaki favorisinin İspanya olduğunu söyledi.
İşte bu muhteşem röportajda yer alan önemli açıklamalar:
Ertuğrul Sağlam’ın başarılı olacağını söylemiştim
Ertuğrul Sağlam'ın başarılı olacağına inandım. Bursaspor'u şampiyon yapmasına çok sevindim. Çünkü hakikaten çalıştı. O fırsatların Beşiktaş'ta verilmediğini ben söylemiştim. Fırsat verildiği zaman bir takımı başarıya götürebileceğini hepimiz gördük. Yıllarca şampiyonluğa özlem duyan bir takımı şampiyon yaptı. Bu Türk futbolu adına da müthiş bir olay. Ertuğrul Sağlam yurt dışında neden iyi bir takım çalıştırmasın.
Serdar Özkan transfer olacağını bana bile söylemedi
Serdar Özkan, Galatasaray'a transferi hakkında bir şey söylemedi… Demek ki kendi prensibi ve gizli tutmak istedi ben de üstelemedim. Herkesin özel bir durumu olabilir. O yüzden hiç bir arkadaşıma sormam transferin var mı diye. Bir arada olduğumuz zaman her zaman o insanların başarılı olmasını isterim.
Mesut Özil’le gurur duyduk
Bu Dünya Kupası’nda yıldızı parlayan bir Mesut Özil var... Bugün Kaka'ya ve Messi'ye baktığın zaman golü yok. Genelde Dünya Kupası’nın dünya futboluna kazandırdığı bir iki tane öne çıkan futbolcu mutlaka olur. Genelde hep böyle olmuştur. Bu yıl da gurur duyduğumuz bir Mesut Özil var. İnşallah daha başarılı da olur…
Doksan dakika tezahürat yaparım
O coşkuyu yakalamak lazım. Ama gidip de bir maçı ben hayatta oturarak, çekirdek yiyerek izleyemem kalkıp tezahürat yapacağım. Ama benim tek karşı geldiğim şey taraftarların kendi arasındaki saha içi ve saha dışı savaş.
Fenomen dizinin Abdülhey'i Kenan Çoban'la süper röportaj, müthiş itiraflar...
Dünya Kupası'ndan Türk futboluna, Kurtlar Vadisi'nden Filistin'e ve özel hayatının sırları... Arkadaşımız Ali Buhara Mete merak edilenleri sordu, Kenan Çoban 'dobra dobra' anlattı. İşte dev röportaj, işte müthiş ilk bölüm...
Ali Buhara Mete: Dünya Kupası’nın eskilerine nazaran çok sıkıcı geçtiği söyleniyor. Özellikle takımlarının savunmaya dayalı oynamasının bunda etkisi olduğu açık... Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Kenan Çoban: Dünya Kupası maçlarını kaçırmamaya gayret ediyorum. İzlediğim kadarıyla bir önceki yıllara göre bir heyecan yok.
A.B.M: Ruhu yok...
K.Ç: Evet yok. Bir iki tane maç dışında zevkli bir karşılaşma izlemedim. Eski maçlarda seyircinin atmosferi direk yansıyordu izleyiciye. En çok üzüldüğüm şey o. Saha içindeki mikrofondan izleyiciye gelen o sese özlem duydum. Topun direğe çarpma sesini eskiden alabiliyorduk ama şimdi o yok maalesef…
A.B.M: Şu vuvuzelalardan dolayı olsa gerek…
K.Ç: Evet vuvuzelalar. Atmosferi yaşamak istiyorum izlerken. Ben genelde maçları arkadaşlarımla birlikte izlerim. Bazen heyecanlanıyorum o gol pozisyonlarında. Çıkmasını istediğim takımların ataklarında o heyecanı yaşıyorum…
A.B.M: Normalde çok pozitif futbol oynayan takımlardan Brezilya bile çok defansif bir oyun stili benimsedi…
K.Ç: Favori takımlar vardır onlardan bir beklenti vardır. Yıllarca kaç tane dünya kupası almış takımları bu turnuvada göremedim. Mesela İtalya'nın bu kadar erken eleneceğine kimse akıl erdiremiyor. Brezilya takımının oyunu normalde oynadığı, alıştığımız oyun değil... Ben maçlar başlamadan önce kafamda şu şu takımlar çıkabilir ve şunlar elenebilir demiştim... İngiltere'nin eleneceğini tahmin etmiştim…
Mesut Özil’le gurur duyduk
A.B.M: İngiltere'nin kadrosu aslında çok zayıftı. Üç dört oyuncu dışında dünya çapında oyuncuları yoktu.
K.Ç: Bu Dünya Kupası’nda yıldızı parlayan bir Mesut Özil var... Bugün Kaka'ya ve Messi'ye baktığın zaman golü yok. Genelde Dünya Kupası’nın dünya futboluna kazandırdığı bir iki tane öne çıkan futbolcu mutlaka olur. Genelde hep böyle olmuştur. Bu yıl da gurur duyduğumuz bir Mesut Özil var. İnşallah daha başarılı da olur…
A.B.M: Galatasaray bir kaç sene önce 5,5 milyon Euro karşılığında Mesut'u alabilirdi...
K.Ç: Alabilir ama bir kaç yıl öncesinden o paranın yanından geçemezdi belki değil mi? Şu an Galatasaray bir tarafa tüm dünya takımları onu transfer etmek için yarışacaklar. Son kritik maçta bir gol atması o futbolcunun değerine değer katması çok önemli... Bence bir futbolcu için dünya kupası büyük bir fırsat. Çünkü tüm dünyanın gözünün önündesin. Bugün bizim oynadığımız derbi maçları bile belki sadece Türkiye ve yurt dışında olan izleyiciler tarafından takip ediliyor. Ama bugün dünya kupası maçı dediğiniz zaman tüm dünyayı sarmış bir atmosfer, heyecan ve sevinç var. Herkes kendi hünerini, becerisini ve performansını orada sergilemek istiyor.
A.B.M: Bu defansif futbol, yıldız futbolcuların hünerlerini sergilemesini zorlaştırıyor olamaz mı? Messi Barcelona'da oynadığı futbolu Arjantin'de oynayamıyor. Çünkü orada aynı pas alışverişini yaptıkları arkadaşları yok Xavi ve Iniesta gibi... Keza Arjantin çok farklı bir sistemle oynadı. Bu bir etken olabilir mi sizce?
K.Ç: Bence profesyonel bir futbolcu eğer kale direğinin önündeki o topu üç metre yukarı çakabiliyorsa orada bir soru işareti vardır. Onun pas alışverişiyle hiçbir alakası yok...
A.B.M: Kaka'yı mı kastettiniz?
K.Ç: Birçok oyuncuyu kastediyorum. Maçları izliyorum uzaktan şut çekmiş olabilirsin ama bu insanlar profesyonel futbolcular bunlar en azından günde iki tane antrenman yaparak o maça hazırlanıyorlar. Profesyonel bir futbolcunun heyecanı olmaması gerekiyor.
Favorim İspanya
A.B.M: Sizce şu ana kadar yapılan maçlar arasında en keyifli olanı hangisiydi?
K.Ç: Genelde Arjantin maçları...
A.B.M: Dünya Kupası'ndaki favoriniz kim?
K.Ç: Maçlar başladığı zaman favori olarak İspanya’yı söylemiştim ama İspanya maçlarını izlediğim zaman ben niye İspanya dedim diye kendi kendime sordum ama bir kaç maçtan sonra durumu biraz daha toparladılar.
A.B.M: Hakemleri nasıl buluyorsunuz
K.Ç: Çok kötü performans gösterdiler ve maçların kaderini etkileyen kararlar aldılar... Özellikle Türk hakemlerin turnuvada olmaması da oldukça üzücü…
Necati Şaşmaz’la futbol konuşuyoruz
A.B.M: Türkiye bu kupaya katılsaydı sizce başarılı olur muydu?
K.Ç: Bu yıl katılsaydı çok başarılı olurdu diye düşünüyorum. Kondisyon çok önemli... Her zaman futbolcunun kondisyonunun iyi olması gerek. Çok hızlı bir futbol oynanıyor. Geçenlerde Necati Şaşmaz'la konuşurken aramızda bir diyalog geçti... Pas verme süresi çok hızlı. Kimse ayağında topu tutmuyor. Üç saniyeden sonra topu tutan çok nadir futbolcu var.
A.B.M: Normalde dünyanın en klas futbolcusu bile bir buçuk dakika kadar ayağında topu tutuyor... Zinedine Zidane'ın ortalaması bu mesela...
K.Ç: Üç saniyeden sonra pası veriyorsa bir saniye sonra hemen pasını veriyor açılıyor diğer futbolcuda da üç dört saniyeyi geçeni yok. Topu alıp sonuna kadar gidersin top sürekli sende. Şöyle bir kanıya da vardık üç dört saniyeyi geçen futbolcu yok.
A.B.M: Necati Şaşmaz’la futbol mu konuşuyorsunuz?
K.Ç: Evet. Genelde futbol üzerine konuşuyoruz. O da genelde yorumları bana soruyor... Oyuncuların üç dört saniyeden fazla topu tutmaması Necati Abi’nin gözlemiydi. Mesela bir futbolcunun topu alıp da bir anda gole gitmesi; o da üç dört saniyeden fazla topu ayağında tutuyor o kadar emin bir teknikle oynuyor ki hemen gole gidiyor. Bunu da zaten zamanında bizim Rıdvan Dilmen iyi yapıyordu. Ben bu örneği verdim Necati Bey’e... Rıdvan da bunu çok iyi yapabilen bir futbolcuydu…
Yerli teknik adamdan yanayım
A.B.M: Türkiye'nin başına geçen Hiddink sizce başarılı olur mu? Türk antrenör seçimi daha mı doğru olurdu?
K.Ç: Ben Türk antrenörlerinden yanayım...
A.B.M: Ama Hiddink'in çalıştırdığı takımlar düşünülürse dünya çapında bir teknik adam olduğunu söyleyebiliriz. Lakin dünya çapında olması burada uyum sağlayabileceği anlamına da gelmiyor?
K.Ç: Bence Türk teknik direktör olsa daha iyi olur... Avrupa'daki antrenmanlar Türkiye'den daha farklı. Bunların hepsini kondisyona bağlıyorum.
A.B.M: Oradaki sistemi buraya yansıtıp, oyuncularla iyi iletişim kurarsa başarılı olabilir mi?
K.Ç: Neden olmasın...
Ertuğrul Sağlam’ın başarılı olacağını söylemiştim
A.B.M: Büyük sürpriz yaratan Ertuğrul Sağlam'ın takımı Bursaspor bu sene aynı ivmeyi yakalayabilir mi?
K.Ç: Geçen sezondaki röportajda da söyledim. Ertuğrul Sağlam'ın başarılı olacağına inandım. Bursaspor'u şampiyon yapmasına çok sevindim. Çünkü hakikaten çalıştı. O fırsatların Beşiktaş'ta verilmediğini ben söylemiştim. Fırsat verildiği zaman bir takımı başarıya götürebileceğini hepimiz gördük. Yıllarca şampiyonluğa özlem duyan bir takımı şampiyon yaptı. Bu Türk futbolu adına da müthiş bir olay. Ertuğrul Sağlam yurt dışında neden iyi bir takım çalıştırmasın…
A.B.M: Sivasspor'da geçtiğiniz senelerde yükselen bir performans yakalamış fakat bunu devam ettirememişti. Aynı handikap sizce Bursaspor için de geçerli mi?
K.Ç: Sivasspor'un zaten düşüş yapacağı belliydi çünkü son maçlarını oynadığı zaman hep kaybetti. Ama Bursaspor o hatayı yapmadı. Seyircinin atmosferine çok inanan bir insanım. O şehrin bir bütün olup da takımının kupayı alacağına inanması... Ben Bursa'ya ziyarete gittiğimde apayrı bir atmosfer vardı. O şehrin içerisindeki o şampiyonluk atmosferi apayrı bir şeydi. Ben bunu bizim Elazığspor'un birinci lige çıkmasında yaşadım. Tüm maçlarına giderdim ve aşırı fanatiktim. Bu il takımı olduğu zaman o seyircinin emeği, desteği çok büyük ve önemli. Son maça kadar geliyor ve son bir kaç hafta kala düşüş yaşıyorsun. Futbolcunun eksikliği de var tabi…
A.B.M: Ama genelde kadrolarının dar olmasından şikâyet ediyorlar. Sakatlık olunca büyük sıkıntılar yaşadıklarını söylüyorlar...
K.Ç: Zaten anlatmak istediğim de bu. 11 kişi oynuyor ama geriye kalan altı kişiyi de ilk 11 gibi hazırlaman gerekiyor. Evet, bir sezon yedek kulübesinde bekleyebilirsin ama kritik bir maça çıkarsın ve gol attığın anda her şey değişebilir. Evet, oynamamış olabilir, mesela eski Beşiktaşlı futbolcu Serdar Özkan'a ara sıra buluştuğumuzda gol atmanı çok istiyorum demiştim. Transfer durumu var ve düşünsene o futbolcunun iki kritik maçta gol attığını...
A.B.M: Moral olarak da çok motive ediyor... Serdar Özkan, Galatasaray'a transferi hakkında bir şey söyledi mi size?
K.Ç: Hayır söylemedi… Demek ki kendi prensibi ve gizli tutmak istedi ben de üstelemedim. Herkesin özel bir durumu olabilir. O yüzden hiç bir arkadaşıma sormam transferin var mı diye. Bir arada olduğumuz zaman her zaman o insanların başarılı olmasını isterim. Çünkü Türk futbolcusundan bahsediyoruz; isterim ki başarılı olup daha ilerlesinler. Az önce konuştuğumuz gibi Mesut Özil'in başarısı hepimizin gururu... Neden olmasın... Neden dünya kupasında beş on tane futbolcumuz oynamasın.
A.B.M: Galatasaray'da Frank Rijkaard'ın teknik direktör olarak kalması hakkında neler söylersiniz? Geçen sezona göre flaş transferler yapmayan sarı kırmızılı ekip bu sene nerelere takviyeler yapmalı?
K.Ç: Bence doğru bir karar ama Galatasaray geçen sezon daha başarılı olabilirdi. Geçen sezon zevk veren bir futbol ortaya koyamadı. Ön liberoya transfer yapmalılar...
Her şey Arda ile bitmiyor
A.B.M: Geçen sezon maçlarına baktığımız zaman Mustafa Sarp ve Mehmet Topal kaldıramadı o yükü… Galatasaray, özellikle ilk yedi haftadan sonra büyük bir düşüş yaşadı…
K.Ç: Evet, Arda var ama her şey Arda ile bitmiyor ki... O yedek kulübesindeki adamın kritik bir maça çıkıp bir gol atmasını onun için söylüyorum.
A.B.M: Transferler sizce nasıldı? Mesela Elano?
K.Ç: Elano yanlış bir transferdi.
A.B.M: Keita?
K.Ç: Stadyumda Ali Sami Yen'de Keita'yı izledim çok iyiydi...
A.B.M: Peki maçlara gidiyor musunuz?
K.Ç: Beşiktaş'ın Avrupa maçlarına gittim, yenildiler maalesef. Galatasaray maçına da gittim... Fenerbahçe maçına gidemedim maalesef…
A.B.M: Tribünlerde insanların size yaklaşımları nasıl oluyor?
K.Ç: Hep birlikte o takımın kazanması için tezahürat yapıyoruz. Ben stadyumdaki atmosferi yaşamayı seviyorum. Keşke stadyumda kavgalar olmasa... Tel örgü kalsın diyoruz ama kalkması için önce tribünde olan her ferdin...
A.B.M: Tel örgüler kalkmadı mı?
K.Ç: Kalktı ama taş atılıyor. Adamın on yaşında çocuğu var ben de on yaşındayken apayrı bir futbol zevkim, hevesim vardı. Çünkü ben futbola aşırı düşkünlüğü olan bir insanım. Adamın on yaşında çocuğunu maça götürürken tiyatroya götürür gibi onu gönül rahatlığıyla götürebilmesi lazım. Orada çocuğun kafasına bir taş geldiğini düşünebiliyor musun? Tiyatro örneği verdim... O çocuk on yaşında o stadyuma gitmesi gerekiyor... Tiyatroya gider gibi o atmosferi yaşaması lazım.
Doksan dakika tezahürat yaparım
A.B.M: Ben de futbolu seyretmeyi seven bir insanım. Avrupa maçları dahil olmak üzere diğer maçları da takip ediyorum. Fanatikçe körü körüne bir takımı desteklemekten yana değilim… Ama maçı oturarak izlemeye karşı olan çok insan var. Ayakta maç seyredilmeli mi?
K.Ç: Ben ona karşı değilim. O atmosferi yaşamak için coşku lazım ama bu taş atmayla olmuyor. Benim karşı geldiğim şeyin tek tarafı o. Tabi ki kalkıp tezahüratını yapacaksın heyecanı yaşayacaksın, oturmayacaksın doksan dakika... Maç da oturarak izlenilmiyor.
A.B.M: Ama İngiltere'de oturarak izliyorlar maçları…
K.Ç: O coşkuyu yakalamak lazım. Ama gidip de bir maçı ben hayatta oturarak, çekirdek yiyerek izleyemem kalkıp tezahürat yapacağım. Ama benim tek karşı geldiğim şey taraftarların kendi arasındaki saha içi ve saha dışı savaş.
A.B.M: Bunun nasıl önüne geçilebilir peki?
K.Ç: Her zaman dediğim gibi sevgi ve saygıyla onarılacak bir şey...
A.B.M: Futbolu ölüm kalım meselesi yapmamak, spor olduğunu kabullenmek gerekiyor en başında...
K.Ç: Otobüs çıkacak bir bakıyorsun taşlanmış, seyirci geliyor bir bakıyorsun olay çıkmış. Ben yıllarca tribüne gittim ve bir gün elime taş alarak karşı tarafa bir şey yapmadım. Küfür dahi etmedim... Doksan dakika boyunca da hiç oturmadım ve bir gün olsun taş fırlatmadım. Çok kritik maçlar izledim, şampiyonluktan olduk...
A.B.M: Siz hangi takımı tutuyorsunuz?
K.Ç: Ben Trabzonspor'u tutuyorum...
A.B.M: Mustafa Denizli ile yollarını ayıran Beşiktaş Ben Schuster'i göreve getirdi. Alman ekolü Beşiktaş'ta nasıl bir dinamizm yaratır?
K.Ç: Mustafa Denizli kalmalıydı…
A.B.M: Quaresma transferini doğru buluyor musunuz? Başarılı olur mu?
K.Ç: İnşallah olur...
A.B.M: Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü Aykut Kocaman hakkında neler söylersiniz?
K.Ç: Aykut Kocaman'ın eline geçmiş fırsatlardan birisi... O da bir sürpriz yapıp kendisini ispat edebilir... Başarılı olacağına inanıyorum.
Kenan Çoban: Dünya Kupası maçlarını kaçırmamaya gayret ediyorum. İzlediğim kadarıyla bir önceki yıllara göre bir heyecan yok.
A.B.M: Ruhu yok...
K.Ç: Evet yok. Bir iki tane maç dışında zevkli bir karşılaşma izlemedim. Eski maçlarda seyircinin atmosferi direk yansıyordu izleyiciye. En çok üzüldüğüm şey o. Saha içindeki mikrofondan izleyiciye gelen o sese özlem duydum. Topun direğe çarpma sesini eskiden alabiliyorduk ama şimdi o yok maalesef…
A.B.M: Şu vuvuzelalardan dolayı olsa gerek…
K.Ç: Evet vuvuzelalar. Atmosferi yaşamak istiyorum izlerken. Ben genelde maçları arkadaşlarımla birlikte izlerim. Bazen heyecanlanıyorum o gol pozisyonlarında. Çıkmasını istediğim takımların ataklarında o heyecanı yaşıyorum…
A.B.M: Normalde çok pozitif futbol oynayan takımlardan Brezilya bile çok defansif bir oyun stili benimsedi…
K.Ç: Favori takımlar vardır onlardan bir beklenti vardır. Yıllarca kaç tane dünya kupası almış takımları bu turnuvada göremedim. Mesela İtalya'nın bu kadar erken eleneceğine kimse akıl erdiremiyor. Brezilya takımının oyunu normalde oynadığı, alıştığımız oyun değil... Ben maçlar başlamadan önce kafamda şu şu takımlar çıkabilir ve şunlar elenebilir demiştim... İngiltere'nin eleneceğini tahmin etmiştim…
Mesut Özil’le gurur duyduk
A.B.M: İngiltere'nin kadrosu aslında çok zayıftı. Üç dört oyuncu dışında dünya çapında oyuncuları yoktu.
K.Ç: Bu Dünya Kupası’nda yıldızı parlayan bir Mesut Özil var... Bugün Kaka'ya ve Messi'ye baktığın zaman golü yok. Genelde Dünya Kupası’nın dünya futboluna kazandırdığı bir iki tane öne çıkan futbolcu mutlaka olur. Genelde hep böyle olmuştur. Bu yıl da gurur duyduğumuz bir Mesut Özil var. İnşallah daha başarılı da olur…
A.B.M: Galatasaray bir kaç sene önce 5,5 milyon Euro karşılığında Mesut'u alabilirdi...
K.Ç: Alabilir ama bir kaç yıl öncesinden o paranın yanından geçemezdi belki değil mi? Şu an Galatasaray bir tarafa tüm dünya takımları onu transfer etmek için yarışacaklar. Son kritik maçta bir gol atması o futbolcunun değerine değer katması çok önemli... Bence bir futbolcu için dünya kupası büyük bir fırsat. Çünkü tüm dünyanın gözünün önündesin. Bugün bizim oynadığımız derbi maçları bile belki sadece Türkiye ve yurt dışında olan izleyiciler tarafından takip ediliyor. Ama bugün dünya kupası maçı dediğiniz zaman tüm dünyayı sarmış bir atmosfer, heyecan ve sevinç var. Herkes kendi hünerini, becerisini ve performansını orada sergilemek istiyor.
A.B.M: Bu defansif futbol, yıldız futbolcuların hünerlerini sergilemesini zorlaştırıyor olamaz mı? Messi Barcelona'da oynadığı futbolu Arjantin'de oynayamıyor. Çünkü orada aynı pas alışverişini yaptıkları arkadaşları yok Xavi ve Iniesta gibi... Keza Arjantin çok farklı bir sistemle oynadı. Bu bir etken olabilir mi sizce?
K.Ç: Bence profesyonel bir futbolcu eğer kale direğinin önündeki o topu üç metre yukarı çakabiliyorsa orada bir soru işareti vardır. Onun pas alışverişiyle hiçbir alakası yok...
A.B.M: Kaka'yı mı kastettiniz?
K.Ç: Birçok oyuncuyu kastediyorum. Maçları izliyorum uzaktan şut çekmiş olabilirsin ama bu insanlar profesyonel futbolcular bunlar en azından günde iki tane antrenman yaparak o maça hazırlanıyorlar. Profesyonel bir futbolcunun heyecanı olmaması gerekiyor.
Favorim İspanya
A.B.M: Sizce şu ana kadar yapılan maçlar arasında en keyifli olanı hangisiydi?
K.Ç: Genelde Arjantin maçları...
A.B.M: Dünya Kupası'ndaki favoriniz kim?
K.Ç: Maçlar başladığı zaman favori olarak İspanya’yı söylemiştim ama İspanya maçlarını izlediğim zaman ben niye İspanya dedim diye kendi kendime sordum ama bir kaç maçtan sonra durumu biraz daha toparladılar.
A.B.M: Hakemleri nasıl buluyorsunuz
K.Ç: Çok kötü performans gösterdiler ve maçların kaderini etkileyen kararlar aldılar... Özellikle Türk hakemlerin turnuvada olmaması da oldukça üzücü…
Necati Şaşmaz’la futbol konuşuyoruz
A.B.M: Türkiye bu kupaya katılsaydı sizce başarılı olur muydu?
K.Ç: Bu yıl katılsaydı çok başarılı olurdu diye düşünüyorum. Kondisyon çok önemli... Her zaman futbolcunun kondisyonunun iyi olması gerek. Çok hızlı bir futbol oynanıyor. Geçenlerde Necati Şaşmaz'la konuşurken aramızda bir diyalog geçti... Pas verme süresi çok hızlı. Kimse ayağında topu tutmuyor. Üç saniyeden sonra topu tutan çok nadir futbolcu var.
A.B.M: Normalde dünyanın en klas futbolcusu bile bir buçuk dakika kadar ayağında topu tutuyor... Zinedine Zidane'ın ortalaması bu mesela...
K.Ç: Üç saniyeden sonra pası veriyorsa bir saniye sonra hemen pasını veriyor açılıyor diğer futbolcuda da üç dört saniyeyi geçeni yok. Topu alıp sonuna kadar gidersin top sürekli sende. Şöyle bir kanıya da vardık üç dört saniyeyi geçen futbolcu yok.
A.B.M: Necati Şaşmaz’la futbol mu konuşuyorsunuz?
K.Ç: Evet. Genelde futbol üzerine konuşuyoruz. O da genelde yorumları bana soruyor... Oyuncuların üç dört saniyeden fazla topu tutmaması Necati Abi’nin gözlemiydi. Mesela bir futbolcunun topu alıp da bir anda gole gitmesi; o da üç dört saniyeden fazla topu ayağında tutuyor o kadar emin bir teknikle oynuyor ki hemen gole gidiyor. Bunu da zaten zamanında bizim Rıdvan Dilmen iyi yapıyordu. Ben bu örneği verdim Necati Bey’e... Rıdvan da bunu çok iyi yapabilen bir futbolcuydu…
Yerli teknik adamdan yanayım
A.B.M: Türkiye'nin başına geçen Hiddink sizce başarılı olur mu? Türk antrenör seçimi daha mı doğru olurdu?
K.Ç: Ben Türk antrenörlerinden yanayım...
A.B.M: Ama Hiddink'in çalıştırdığı takımlar düşünülürse dünya çapında bir teknik adam olduğunu söyleyebiliriz. Lakin dünya çapında olması burada uyum sağlayabileceği anlamına da gelmiyor?
K.Ç: Bence Türk teknik direktör olsa daha iyi olur... Avrupa'daki antrenmanlar Türkiye'den daha farklı. Bunların hepsini kondisyona bağlıyorum.
A.B.M: Oradaki sistemi buraya yansıtıp, oyuncularla iyi iletişim kurarsa başarılı olabilir mi?
K.Ç: Neden olmasın...
Ertuğrul Sağlam’ın başarılı olacağını söylemiştim
A.B.M: Büyük sürpriz yaratan Ertuğrul Sağlam'ın takımı Bursaspor bu sene aynı ivmeyi yakalayabilir mi?
K.Ç: Geçen sezondaki röportajda da söyledim. Ertuğrul Sağlam'ın başarılı olacağına inandım. Bursaspor'u şampiyon yapmasına çok sevindim. Çünkü hakikaten çalıştı. O fırsatların Beşiktaş'ta verilmediğini ben söylemiştim. Fırsat verildiği zaman bir takımı başarıya götürebileceğini hepimiz gördük. Yıllarca şampiyonluğa özlem duyan bir takımı şampiyon yaptı. Bu Türk futbolu adına da müthiş bir olay. Ertuğrul Sağlam yurt dışında neden iyi bir takım çalıştırmasın…
A.B.M: Sivasspor'da geçtiğiniz senelerde yükselen bir performans yakalamış fakat bunu devam ettirememişti. Aynı handikap sizce Bursaspor için de geçerli mi?
K.Ç: Sivasspor'un zaten düşüş yapacağı belliydi çünkü son maçlarını oynadığı zaman hep kaybetti. Ama Bursaspor o hatayı yapmadı. Seyircinin atmosferine çok inanan bir insanım. O şehrin bir bütün olup da takımının kupayı alacağına inanması... Ben Bursa'ya ziyarete gittiğimde apayrı bir atmosfer vardı. O şehrin içerisindeki o şampiyonluk atmosferi apayrı bir şeydi. Ben bunu bizim Elazığspor'un birinci lige çıkmasında yaşadım. Tüm maçlarına giderdim ve aşırı fanatiktim. Bu il takımı olduğu zaman o seyircinin emeği, desteği çok büyük ve önemli. Son maça kadar geliyor ve son bir kaç hafta kala düşüş yaşıyorsun. Futbolcunun eksikliği de var tabi…
A.B.M: Ama genelde kadrolarının dar olmasından şikâyet ediyorlar. Sakatlık olunca büyük sıkıntılar yaşadıklarını söylüyorlar...
K.Ç: Zaten anlatmak istediğim de bu. 11 kişi oynuyor ama geriye kalan altı kişiyi de ilk 11 gibi hazırlaman gerekiyor. Evet, bir sezon yedek kulübesinde bekleyebilirsin ama kritik bir maça çıkarsın ve gol attığın anda her şey değişebilir. Evet, oynamamış olabilir, mesela eski Beşiktaşlı futbolcu Serdar Özkan'a ara sıra buluştuğumuzda gol atmanı çok istiyorum demiştim. Transfer durumu var ve düşünsene o futbolcunun iki kritik maçta gol attığını...
A.B.M: Moral olarak da çok motive ediyor... Serdar Özkan, Galatasaray'a transferi hakkında bir şey söyledi mi size?
K.Ç: Hayır söylemedi… Demek ki kendi prensibi ve gizli tutmak istedi ben de üstelemedim. Herkesin özel bir durumu olabilir. O yüzden hiç bir arkadaşıma sormam transferin var mı diye. Bir arada olduğumuz zaman her zaman o insanların başarılı olmasını isterim. Çünkü Türk futbolcusundan bahsediyoruz; isterim ki başarılı olup daha ilerlesinler. Az önce konuştuğumuz gibi Mesut Özil'in başarısı hepimizin gururu... Neden olmasın... Neden dünya kupasında beş on tane futbolcumuz oynamasın.
A.B.M: Galatasaray'da Frank Rijkaard'ın teknik direktör olarak kalması hakkında neler söylersiniz? Geçen sezona göre flaş transferler yapmayan sarı kırmızılı ekip bu sene nerelere takviyeler yapmalı?
K.Ç: Bence doğru bir karar ama Galatasaray geçen sezon daha başarılı olabilirdi. Geçen sezon zevk veren bir futbol ortaya koyamadı. Ön liberoya transfer yapmalılar...
Her şey Arda ile bitmiyor
A.B.M: Geçen sezon maçlarına baktığımız zaman Mustafa Sarp ve Mehmet Topal kaldıramadı o yükü… Galatasaray, özellikle ilk yedi haftadan sonra büyük bir düşüş yaşadı…
K.Ç: Evet, Arda var ama her şey Arda ile bitmiyor ki... O yedek kulübesindeki adamın kritik bir maça çıkıp bir gol atmasını onun için söylüyorum.
A.B.M: Transferler sizce nasıldı? Mesela Elano?
K.Ç: Elano yanlış bir transferdi.
A.B.M: Keita?
K.Ç: Stadyumda Ali Sami Yen'de Keita'yı izledim çok iyiydi...
A.B.M: Peki maçlara gidiyor musunuz?
K.Ç: Beşiktaş'ın Avrupa maçlarına gittim, yenildiler maalesef. Galatasaray maçına da gittim... Fenerbahçe maçına gidemedim maalesef…
A.B.M: Tribünlerde insanların size yaklaşımları nasıl oluyor?
K.Ç: Hep birlikte o takımın kazanması için tezahürat yapıyoruz. Ben stadyumdaki atmosferi yaşamayı seviyorum. Keşke stadyumda kavgalar olmasa... Tel örgü kalsın diyoruz ama kalkması için önce tribünde olan her ferdin...
A.B.M: Tel örgüler kalkmadı mı?
K.Ç: Kalktı ama taş atılıyor. Adamın on yaşında çocuğu var ben de on yaşındayken apayrı bir futbol zevkim, hevesim vardı. Çünkü ben futbola aşırı düşkünlüğü olan bir insanım. Adamın on yaşında çocuğunu maça götürürken tiyatroya götürür gibi onu gönül rahatlığıyla götürebilmesi lazım. Orada çocuğun kafasına bir taş geldiğini düşünebiliyor musun? Tiyatro örneği verdim... O çocuk on yaşında o stadyuma gitmesi gerekiyor... Tiyatroya gider gibi o atmosferi yaşaması lazım.
Doksan dakika tezahürat yaparım
A.B.M: Ben de futbolu seyretmeyi seven bir insanım. Avrupa maçları dahil olmak üzere diğer maçları da takip ediyorum. Fanatikçe körü körüne bir takımı desteklemekten yana değilim… Ama maçı oturarak izlemeye karşı olan çok insan var. Ayakta maç seyredilmeli mi?
K.Ç: Ben ona karşı değilim. O atmosferi yaşamak için coşku lazım ama bu taş atmayla olmuyor. Benim karşı geldiğim şeyin tek tarafı o. Tabi ki kalkıp tezahüratını yapacaksın heyecanı yaşayacaksın, oturmayacaksın doksan dakika... Maç da oturarak izlenilmiyor.
A.B.M: Ama İngiltere'de oturarak izliyorlar maçları…
K.Ç: O coşkuyu yakalamak lazım. Ama gidip de bir maçı ben hayatta oturarak, çekirdek yiyerek izleyemem kalkıp tezahürat yapacağım. Ama benim tek karşı geldiğim şey taraftarların kendi arasındaki saha içi ve saha dışı savaş.
A.B.M: Bunun nasıl önüne geçilebilir peki?
K.Ç: Her zaman dediğim gibi sevgi ve saygıyla onarılacak bir şey...
A.B.M: Futbolu ölüm kalım meselesi yapmamak, spor olduğunu kabullenmek gerekiyor en başında...
K.Ç: Otobüs çıkacak bir bakıyorsun taşlanmış, seyirci geliyor bir bakıyorsun olay çıkmış. Ben yıllarca tribüne gittim ve bir gün elime taş alarak karşı tarafa bir şey yapmadım. Küfür dahi etmedim... Doksan dakika boyunca da hiç oturmadım ve bir gün olsun taş fırlatmadım. Çok kritik maçlar izledim, şampiyonluktan olduk...
A.B.M: Siz hangi takımı tutuyorsunuz?
K.Ç: Ben Trabzonspor'u tutuyorum...
A.B.M: Mustafa Denizli ile yollarını ayıran Beşiktaş Ben Schuster'i göreve getirdi. Alman ekolü Beşiktaş'ta nasıl bir dinamizm yaratır?
K.Ç: Mustafa Denizli kalmalıydı…
A.B.M: Quaresma transferini doğru buluyor musunuz? Başarılı olur mu?
K.Ç: İnşallah olur...
A.B.M: Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü Aykut Kocaman hakkında neler söylersiniz?
K.Ç: Aykut Kocaman'ın eline geçmiş fırsatlardan birisi... O da bir sürpriz yapıp kendisini ispat edebilir... Başarılı olacağına inanıyorum.
kurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder